A) İlk gün;
Ayrıca muhtemelen daha önce yazlığında tatile gitmiş arkadaş hariç diğerleri bembeyazdır. Gözlerde enerji, yüreklerde büyük umut vardır. Grup kıpır kıpırdır. Hormon bombasıdır. Yüksek sesle konuşulur. Bu böceklerin çiftleşme öncesi cırcır ötmesine tekamül eder. O mekana bakılır çıkılır. Bu mekanda hafif takılınır. Stratejik noktalar belirlenir. Turistlere daha cüretkar davranılır. O, içinde büyük umutlar olan planlar o gece yapılır.
Bir kızılderili öğretisinde şöyle der; "İnsanda duyguları temsil eden 40 mum bulunur. Sevgi, nefret, hüzün... Seneler geçtikçe hepsi birer birer söner. Öldükten sonra geriye sönmeyen bir tek mum kalır. İşte o 'umut'tur. Gördüğünüz gibi dostlar belki de uydurduğum bu sözü yazımızın temeli olarak alın.
B) Deniz Günlüğü;
Denize girmek üzere sahile indiniz. Bu safhada sahne alacak kişiler, kaslılar ve balıklama atlayabilen su akrobatı tadında yüzen arkadaşlardır ki bende ikisi de yok. Ben şu yaşıma geldim balıklama atlayamıyorum. Narin kız atlayışı yapıyorum. Burnumu elimle kapatıp kendimi boşluğa bırakıyorum. O yüzden tatilde geceler kara tren geceler...
Neyse efendim işte sahilde arkadaş grubunuzdaki kaslılar bir aşağı bir yukarı salınır. Tatil ortamı, bikiniler ve buna bağlı olarak hormonlar kişide büyük illüzyonlar yaratır. Kaslı adam herkesin ona hayran olduğunu. Birazdan etrafını kızların saracağını falan düşünüp öğle sıcağında sahil mısırcısı gibi bir aşağı bir yukarı gezer durur. Dubalardan taklayla denize girer. İnsanlara su sıçratarak, kızların yanından "bonnbalama" atlayarak ilgi çekmeye çalışır. Ama ben daha muvaffak olanını görmedim.
C) Barda Kızlarla Tanışmak;
Barda kızla tanışmak zordur. Zira dikkat ettiyseniz bara kazara ikili-üçlü kız grubu girince orda bir erkek çemberi olur. Zırtlanlar yavaş yavaş yanaşır. Sahneye bakıyormuş gibi yapan adamlar götüngötün kılara doğru yanaşır. Ve bu çabalar genelde kulağa eğilmeli kofti sorularla sonlanır. Bu soruları ise siz kullanın diye açıklıyorum; "Okuyo musun", "Tatile ailenle mi geldin", "Kaç gün burdasınız". Burdan alıp yürüyenlere ne mutlu. Ama genelde sonuç hüsrandır. Ben size son kareyi açıklayayım; Gece o karanlıkta odada en az iki göz beyaz beyaz, tepeye bakıyor. "Aslında tanışsak olurdu hafız", "Bütün gece bana baktı oğlum zaten", "Tanıdığını görmeseydi kesin odasındaydım" gibi temelde gerçek olmayan ama bir sonraki gün adına motive edici şeyler söyleniyor. Böyle bir ortam hayal edin.
Barda kızla tanışmak için dans şarttır. Oynamayan kaybeder. Zaten ortamda yılan gibi kıvrılan bir kel kafalı vardır mutlaka. Turistlerin arkasında dolanan,"hiç olmadı 'sürtünmeli dans' yaparım diyen" bir zırtlan vardır mutlaka. Bu konuda da ben talihsizim mesela. Tek yaptığım figür sağ ayak yana diğeri yanına, sol ayak yana diğeri yanına düzeninde hafif tempolu dans. O yüzden eğer tatile çıkacak bir erkek grubuysanız önce bir iki figür çalışın derim ben.
Ayrıca en kötüsü tatilde tanıştığın kızların, tatillerinin son günü olması. Ben daha bulunduğumuz yeni gelenine denk gelmedim. Belki de bizim aygırlardan korkup yalan söylüyorlardı bugün son günümüz diye bilemiyorum. Ertesi gün görmüşlüğüm oluyordu gerçi. Neyse işte arkadaş kimle tanıştıysak "bizim bugün son günümüz yarın otbüzle İstanbul'a dönüyoruz" dedi. Kaderimiz gülmedi.
D) Kız Grubuyla Tanışıp Büyük Bir Grup Olmak;
Diyelim ki şansınız çok yaver gitti. Bize olmaz ya oldu diyelim. 5'li erkek grubunuz tatile gelen 5'li kız grubuyla tanıştı kaynaştı. Hem de tatilin ilk günlerinde. İşte ortalığın karıştığı anlar burada başlıyor. Güzel olan kıza sırayla yanaşılıyor. Grubun eli yüzü düzgün zırtlanları o kızın etrafında dolanıyor. Diğerleri (çirkin veya sessiz oğlanlar) diğer çirkin kızlarla tamahkarlığı öğreniyor falan.
İş ilerleyebiliyor da... Birtakım şanslı arkadaşlarımız elektrik alıp veriyor. Bunu sahilde yürürken o çift adayının arkadan arkadan yürümesinden, toplu halde gidilirken bir anda kaybolmalarından, çalı çırpı arlarından saç baş dağınık halde çıkmalarından anlıyoruz. Belli ki bir kabahat işlenmiş, hafiften günaha bulanılmış biz uyurken.
Yalnız bu noktada çirkin kızlar güzel kızlara hayatı zindan etmeye başlarlar. Tam elektrikli çift yakınlaşır "üfff Buse ben pansiyona gidiyorum çok sıkıldım", "Hadi gidelim ya ne duruyoruz bu saate kadar yoruldum" falan diye güzel kızı yanınızdan çekelerler kosnükler. Hyatı herkese zindan ederler. "La madem sıkıldın sen de bizim Nazmi'nin tadına bak ucundan. Simidini elle" yok. İlla tad kaçıracak. Bunları elleri buruş buruş olana kadar denizde tutacan aga. İyice yumuşatacan.
E) Son Gün;
Hayal Kırıklıklarıyla geçen tatilin artık son umutları. Son gece... Genelde insana anlamsız bir özgüven gelir. Zaman darlaşınca teklifizleşirsin. Her yana salça olursun. Ama bu noktada başarıya ulaşana rastlamadım. Zaten umudu azalan, tatil hengamesinden yorulan arkadaşın da uyuzluk yapıp yoluna taş koyar. "Hadi gidek oğlum ya yeter. Yok işte bir şey. Daha anama Bodrum yazan küpe alacam" falan diye anlamsız bir evcimenlik gelir taşkoyana...
Son gün bölge esnafıyla yalan kanlaık kurulur tabi. Samimiyetini ilerlettiğin tek kişi oranın bakkalı, polisi veya tatlıcısıdır. Bu da dramı biraz olsun hafifletir.
Ertesi gün ise otobüste; orda onu deseydim, burda gidip konuşsaydım diye binlerce pişmanlık cümleleriyle sızılır. Bir tatil daha umutların başka bahara kaldığı anılarla ve hayal kırıklıklarıyla sona erer.
Ve son olarak siz aradığını bulamayanlara şu şarkıyı armağan ediyorum ve diyorum ki oğlum kara oğlan Ege dahi manita yapmış da "anla beni yaz aşkım" diye kızdan kurtulmaya çalışıyor. İstemiyorum diyor. Siz daha kerizliğinize doymayın;
http://www.youtube.com/watch?v=0y64-rSXDxc